HOŞGELDİN

ALLAHIM SEN BENİ DOSTLARIMDAN KORU DÜŞMANLARIMLA BEN SAVAŞIRIM


10 Mayıs 2008 Cumartesi

YÜREK AĞLAR GÖZDEN ÖNCE...


Bir kadını ağlatmak

Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye
ağlayabilir; bir filme bir şarkıya bir yazıya... En az erkekler kadar
yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten
ağlıyorsa ağlatan

onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak
ki ağlatan gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!

Işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz
nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır
kadının sonra. Ağlamayacağım der içinden. Ama engel olamaz işte.

Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne
kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce
birkaç damla sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok!

Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu
ağlatan orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını kapansa
bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz
ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla daha çok kadın yapar kadınları.
Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan ağlama
niye ağlıyorsun ki değmez onun için derler.

Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar
ağlamazlarsa ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren!

Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar o irini temizlerler
yaralarındaki!

Çünkü bilirler o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.

Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra.

Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler yoksa
ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da
yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar o yüzden eninde sonunda
öğrenirler kendilerine sarılmayı...

Çok ağlayan kadınlar bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her
damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları
aşk gerçeği onların gözünde küçülür.. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o
zaman kendilerine sarılıp yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.
Güçlü yenilmez mağrur ve aşka inanmayan...

İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye;
hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.
Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki o kadar çok ağladılar
ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar o yüzden
kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları
hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları
adamların. E o zaman niye sarılsınlar ki!

Niye sarılalım ki!

Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.

Bilin ki gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki artık aşkın
olmadığına inanmıştır. Bilin ki sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da
kim ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar eninde sonunda
kendilerine sarılırlar çünkü!

''yürek ağlar gözden önce''
aziz nesin

3 Nisan 2008 Perşembe

SON KEZ


Dipteydim; çünkü tekrar dibe çakılmam için böyle olması gerekiyordu ve ben ilk defa oyunu kurallarına göre oynamak istiyordum..

Nasıl tanıştığımızı hatırlamıyorum, o zamanlar benim için önemli değildin ki. Sonradan da seni neyin o kadar önemli yaptığını anlayabilseydim eğer o kadar sevemezdim zaten. Söyledim ya dipteydim. Işığına aldanıp yüzeye çıkmaya çalıştıkça nefesimin yetmeyecegini bilmiyordum henüz ve çırpındıkça kaçınılmaz ölümüme daha da yaklaşıyordum.

Günler çabucak geçiyor, akşamlar kül tablasında birikiyordu. Sen beni sevmemeye, bense tam tersine kendimi inandırmaya devam ediyordum. Sahi beni hiç sevdin mi?

Senden çok daha fazla hak edenlerin olmasına rağmen o şatafatlı, pahalı ve parıltılı oyuncağa sahip olmanın gururu gözlerinden okunuyordu her gülümseyişinde. Tabii sevip sevmediğine karar veremediğin bu oyuncağı kırıp paramparça etmeden anlayamazdın sevip sevmediğini. Üstelik kırıldıktan sonra parçaların eskisi gibi birleşmeyeceğini de bilmiyordun ama öğrendin.

Beni sevmediğini saklamamaya başladığın ilk an bakışlarımı senden kaçırırken televizyonda bir ameliyat masası ilişmişti gözüme ve hiç ameliyat olmamış olmama rağmen ameliyat masasının soğuğunu hissettim iliklerime kadar. İşte midemin bulantısıyla televizyonu kapatmayı akıl edebilmem de o ana denk geliyor ve yeşilden nefret etmeye başlamam ve senin tüm olanları anlayamaman. Senden nefret etmeyi başaramıyormuşum demek ki o günlerde, tuhaf.

Bilmiyorum hiç tattın mı kaybetme korkusunu, ilaç kokan bekleme salonunda sıranı beklersin ya işte öyle bir bekleyiş. Başka şeyler düşünmeye çalıştıkça daha da ağırlaşan koku, baş dönmesi, uğultu ve çevrende biriken insanların ayırt edilemeyen yüzleri. Beni sevdiğini söylediğin ilk günden beri beni terk edeceğin günü bekledim işte. Adımı söyledikten sonraki her suskunluğunun ardından hep aynı korku git gide büyüyen. Lütfen şimdi bana "bitti" deme, çünkü ben bu korkuyla yaşamaya çok alıştım.

Beynim ve vücudum aynı anda çalışıyor olsaydı sen kapıyı yüzüme çarpmadan önce sigaramdan bir nefes daha çekmek yerine "gitme" diyebilirdim. Sonuçta ne sana söz geçirebildim ve vücuduma. Sadece "gitme" demeyi düşündüm ama konuşmak o kadar yorucu geliyordu ki düşünüyor ama uygulamaya geçemiyordum. Ben de kendimi cezalandırdım ve bi nefes daha çektim içime, gözlerim yandı ama ağlamadım. Acaba ağlasaydım içimde biriken zehir akar mıydı? Belki o zaman içimde sadece senli günlerin tortusu kalırdı ki boğazımı kestiğimde de dibe çökmüş senli günlerden de kurtulurdum. Evet, ağlamalıydım.

Rüyamda yüksek bir yerden düşüyorum. Rüya olduğunu biliyorum ama yine de korkuyorum çünkü uyanamıyorum. Vücudum beton gibi suya çarpıyor, batıyorum. Gerçekten düştüysem parçalanmış olmalıyım. Hem parçalanmadıysam bile saçlarımdan tut -son kez dokun işte sevmesen de-, ölsem bile beni öldürmeye devam et, taş doldur ceplerime. Hayatındaki en kötü "şey"im ben, öldüğümden emin ol ki günün birinde ben de seni başka bir rüyadan uyandırmayayım. Bu senden son isteğim, öldür beni son kez



Kıyının suyu, suyun kıyı sevmesi kadar, kıyısı olan bütün suları sen bilecek kadar, müziğin içinde eriyip sana gelecek kadar ve senin müzik olup içime dolman kadar sevdim seni.

BİR SUS ÇÖKER İÇİME

Öyle bir an geldi ki; artık hep hasret kokuyordu yağan yağmurlar... Gülmek nedir bilmiyordu içimdeki çocuk; yaşamak ağır bir yüktü omuzlarında; ne sevdiği yağmurlarda ıslanmak istedi ne de yaşamak!


Yüreğim, yaşayan bir ölüydü; kime sarıldıysam hüzün bulaştı ellerine; oysa onlar hüznü bilmezlerdi. Ve bir dağ başı ıssızlığı gibi gömüldüm içime.


Kendimde eğer ki bulamıyorsam yaşama gücünü, neye yarar ki çabalarım? Ve her uykuya dalışlarımda ne kadar çok istedim bir daha hiç uyanmamayı.


Ölümlerini yakıştaramadıklarım birer birer çıktığında hayatımdan; her biri kendince bir boşluğu bırakıp gitti ardında. Yaşama sevincim, onlarla birlikte karıştı toprağa. Birbirinin aynısı olan günler, bitmeyen sancılardı...


Mühürleyip dudaklarımı, tıkayıp kulaklarımı ve kapamayı denedim gözlerimi. Buna rağmen içimdeki sessizlik büyüdükçe büyüdü; yazmak da yetmedi; yetersiz geldi kelimeler ama yine de en zoru kendimi hiç bulamayışım...


Kaç kişi için anlamı vardı ki varlığımın ve kaç kişi için sığınacak bir limandı bu yüreğim?... Söylemesem, yazmasam ben de herkes gibiyim işte; sağır, dilsiz ve kör.


Ölümlerini yakıştıramadıklarım, birer birer çıktığında hayatımdan; ne bırakılan boşlukları doldurabildim ne de o boşlukları birileri...


Ben her gün öldüm öldüm dirildim ama bu yüreğim yaşıyor senin için...

23 Mart 2008 Pazar


GERÇEK SEVGİ
O olmadigi zamanlar, kalabalik icinde bile onsuz olmaktan gelen derin yalnizligi duymuyorsan; onun karsisinda bütün duygularin felce ugramiyorsa; elini tuttugunda icin titremiyorsa; yüzüne baktigin zaman basin dönmüyorsa;
"SEVMIYORSUN" demektir

Sokakta her yüzde ondan bir seyler aramiyorsan; güzel bir manzara onu hatirlatmiyorsa; uykudan uyandiginda yasamakta oldugundan önce onu hatirlamiyorsan; omuzlarina dökülmüs saclari ask sacan gözleri aklina gelmiyorsa; durup durup avuclarinin sicakligini özlemiyorsan;
"SEVMIYORSUN" demektir

Dünyada yasayan öteki insanlarin senin icin hala bir degeri varsa; ona karsi tutumunu toplumun köhne ve manasiz kurallarina göre ayarliyorsan; ve acik acik sanki var oldugunu haykirircasina sevdigini söylemiyorsan;
"SEVMIYORSUN" demektir

Yok o senin icin her seyden degerli ise; gözünü yumdugun an onu görebiliyorsan; o bütün sarkilarda ,resimlerde, siirlerde ise; ona muhtac oldugunu söylemekten utanmiyorsan; senin icten ve büyük sevgine karsilik vermiyeceginden korkmuyorsan; onun icin herseyi ama herseyi yapacak gücü kendinde buluyorsan; her hali ile ayri ayri sana güzel geliyorsa; karsisinda kendini bir cocuk gibi hissediyorsan; onun icin bildigin, bilmedigin bütün düsmanliklara karsi koyabileceksen; o her gecen dakikasende biraz daha büyüyorsa ve kendine onu kendinden bile cok sevdigini bütün inanmisliginla itiraf edebiliyorsan; bir gün o seni hic sevmadigini söylerse bile, senin sevginde azalma olmayacak ve ölünceye kadar onu sevgilerin en ölümsüzlügüyle sevebileceksen
gercekten
"SEVIYORSUN" demektir...GERÇEK SEVGİYİ AŞKI DOSTLUĞU KARDEŞLİĞİ BULMANIZ DİLEĞİYLE HERKES BENİM KADAR ŞANSLI OLUR BU KONUDA UMARIM...

Ben kimlerin oldum bilmeden Neydi peki geride bıraktıklarım
Hiç bitmeyecek gibiydi oysa Bitti...
Yine ben? En hasret çektiğimi En kavuşamadığımı unutmadım mı?
Unuttum...
Ama şimdi geçmiyor zaman unuturum diye bekliyorum
Bekledikçe Seviyorum.

Bazen seni yazmak istiyorum sayfalara Taa en başından beri
Bırakıp gidişinden tut geri gelişine kadar
Ne biliyorsam senle ilgili yürüdüğümüz sokakları
Seni seviyorum diyişini
İçten söylemesende yazmak istiyorum sayfalar dolusu.

Hiç birşey diyemiyorum sana boğazımda düğümlenen kelimeler
Bundan sonrada diyemeyeceklerim var
Ama iyiki defalarca Seni seviyorum demişim.

Biri beni anlasın istemiyorum!
Öfkeleniyorum, aptallaşıyorum, susuyorum
Kime anlatmalı yada anlatmamalı
Kim benden daha çok üzülür ki?
Sana anlatamadıktan sonra sana diyemedikten sonra
Neye yarar şuna buna anlatmak...


Seni soruyorlar bana Nerde? Gitti mi? Görüşüyor musunuz? Ne yapıyor?
Her cevap bir zulüm benim için duymazdan gelmek
Konuyu değiştirmek bir zulüm sanada soruyolardır beni
Bilirim umursamadan cevap verirsin Kaç gün geçirdin ki benle? kaç saat?

Gitmekmi? Kalmak mı? Gitmek arayıştır heyecandır Ardına dönüp bakmamak
Kendinden emin olmaktır Ya kalmak? :Kalmak neydi?
Gül bahçesinde yürümek en güzel gülü aramak
O mu? Bu mu? Şu mu? derken yolun sonuna gelmek
Ve geri dönmemek mi?

Artık hiç umudum yok yok işte yok...
Sendende yok git durma git Git ve özgür kalayım
Ne kadar umutsuzsan o kadar özgürsün
Hiç bu kadar kolay olmamıştı git demek.

Hatırlar mısın?
İlk sen öpmüştün ama kollarınıda ilk sen çektin sarıldığımızda
Aradığın ben deildim zaten Farkındaydım....
En çokta bu farkındaşığa rahmen ısrar edişim utandırıyor beni.

Şimdi ağlama zamanı ben ağladım, gözlerim ağladı
Sen bilmedin, ben bilmedim hiç kimse bilmedi
Ağladım yinede, öylesine...

Seni yasaklayacağım kendime sen bilmeyeceksin
Susacaksın yine...
Eminim hiç aklına gelmeyeceğim
Yıllar geçecek ben senden geçeceğim
Bu ateş geçecek..!
__________________

17 Mart 2008 Pazartesi


Çok sey yazdım senin için biLirsin(!) Hangisini hatırLarsın biLemem... Ama sen dahiL hiç birini unutmadım..Sana toz kondurmamam sevgimden değiL Saygımdan !!

GüzeLdi o günLer ama Bitti ( ! ) Rüya görüyor gibi kendimizi avutamayız ..Farkındayız bazı seyLerin.Seni gördüğüm halde görmüyor gibi yapamam ..
YaptıkLarının farkındayım sende... Sana yazdığımın farkındasın
Verdiğimiz sözLer vardı tutamadık
Saygımız da bitmişti ...
.... Pekiyi ....
Ben uğraşmayacaktım ama insanım işte .. Tutamazsin ki düşünceLerini...


Ben kimseye Şerefsiz! demem!


Yaptığının adı farkLı!





DedikLerimi anLayamazsın
Kendini gözümde düşürmenin başka yollarını
BuLabiLirdin!
Şimdi senin gibi yapıyorum ..
Sana karsı içimde olmayanLar için yazıyorum!
!Çok safmışım iyi oynamışsın iyi kandırılmışım!
Artık değişik duyguLArım var.. İçinde sen oLmayan..Gözümdeki en değerli
GOZYASIM'dın Artık ağLamıyorum...!
Tek cümLe yukardaki büyük harfLi yer
SenLe iLgiLi bitmeyecek tek şey


vardı ama o da




B - İ - T - T - İ

OZAN'A


Yüreğimin sahillerine adın vuruyor.
Kulaklarımda gülüşün , ufukta duruşun , içimde hasretin var.
Yüreğimin tozlu sayfaları açılmamak üzere kapanırken , yaşattığın her şey adına son bi defa daha yazıyorum.
Unutulmayacak sevgiliye itafen!...

Yokluğunun kaçıncı günü saymadım!...
Tek bildiğim bir gecenin daha sabaha vurduğu saatte bilinmez bir yerdeyim.
Nerden başlamalıyım.

Bilmiyorum!...

Gidişlerinin yaktığı yüreğimin çiçekleri açmadığı zamanlar geldiğinde anladım içimin acıdığını ve surlarımın yıkıldığını.
Sevmenin kafi gelmediği ve sıcak bir dokunuşa ihtiyaç duyulduğu bu zamanlar da yanımda olmayışının ezikliğini hissettim.
Ve anladım ki sen hiçbir şeyim olmamışsın! olamamışsın!
Bir nefes kadar yakın olduğunu düşünürken ufuk kadar uzak olduğunu hissettiğim an mahşer yerine döndü yüreğim.
Bitti içimde sana dair güzel her ne varsa.
Karanlığımın aydınlığı , ayazımın güneşi olduğunu düşünürdüm.
Çöllerde serin bir vaha , sahillerde hırçın bir dalgaydın benim için.
Yaşattığın acılar hiç yer etmedi yüreğime.

Uğruna hiç ettiğim hayatların hesabı soruluyor şimdilerde bana.
Hangimize yanmalıyım bende bilmiyorum.
Yolumu şaşırmışım.
Nereye gitsem karşımda hasretin var.
İlk defa sahip olamamanın acısı vuruyor yüreğimin küflü duvarlarına.
Korkuyorum.
Bu yalnızlık ürkütüyor beni.
ve aldığım ah lar kabusum olup zindana çeviriyor gecelerimi.
Nefes almak zorlaşıyor ve boğuluyorum?..
Sıcak bir çift kol ararken yalnızlık bürüyor içimi.
Gidişlerin yarım bırakmış beni.
Meğer ne çok sevmişim seni.

8 Mart 2008 Cumartesi


Bile bile girdim bu oyuna. Ne olursa olsun hep dışında kalacağımı bile bile, beni oyununa al istedim.

Bir kenarda durup senin yaşamını izleyerek sessizce sıramı bekledim. Ve hep sevdim seni. Sen gülerken, ağlarken, severken, kanarken, kanatırken, orada öylece durup sevdim seni. Elimden de başka birşey gelmedi.

Hiç şikayet etmedim senden. Hiç şikayet etmedim sevginden. Hiç şikayet etmedim sevgisizliğinden. Asla sevilmek için sıramın gelmeyeceğinden.

Bilerek girdim bu oyuna. Ve çıkıp gitmeyi, seni bırakmayı, seni artık sevmemeyi göze alamayacağıma göre şikayet etmeye de hakkım yoktu.

Kendimce sebepler buldum. Kendimce haklar verdim, kendimce haklar aldım kendimden. Sadece küçük bir ihtimal için kendimce senin oyunlarınla savaştım.Senin hayatın tüm gerçekliğiyle sürüp giderken gözlerimin önünde, ben kendime yalanlardan bir yaşam yarattım.

Hiç şikayet etmedim. Hiç suçlu aramadım. Çünkü ben bunları sadece kendim için yaşadım.

Kendim için sevdim seni. Seni sevmek beni yaşama yakın tuttuğu için. Seni sevdikçe kendime bağlandığım için. Seni sevdikçe herşeyi sevdiğim için.

Ben bunları kendim için yaptım.

Hiç bir zaman bir hayatım olmayacağını bile bile. Senden bir hayat istemeye hakkım olmadığını düşüne düşüne. İçten içe beni çok sevmeni isteyerek ve bunun hiç olmayacağını bilerek sevdim seni.

Elimden de başka bir şey gelmedi.

Sonra yoruldum orada öylece durmaktan. Dahil olmadığım bir yaşamı izleyerek içindeymişim gibi davranmaktan. Yoruldum dışarıda kalmaktan. Buna hakkım yoktu farkındaydım. Çünkü ben bunları kendime, kendim yaptım.

Zor zamanlarında elinden tutarken bunun bir anlamı olmadığını bile bile yaptım. Sen ağlarken kanayan yüreğimin yalvarışlarını duymayacağını bile bile sarıldım sana. Sen hayattan vazgeçerken umurunda olmadığını bile bile yalvardım. Sadece bir an için seni mutlu edebilirsem, dünyanın en mutlu insanı olduğum için çırpındım seni mutlu etmek için.

Sadece kendim için.

Aciz bir aşktı bu. Bencil bir aşktı bu. Çaresiz ve imkansız bir aşktı bu.

Ama yine de çok büyük bir aşkla yaşadım bunları.

Sadece kendim için yaşadım.

Yoruldum sonra. Sen de benim için birşeyler yap istemeye başladım. Benim için yapacak hiç birşeyin olmadığını bile bile istedim.

Mesela sevebilirdin beni.

Seni sevdiğim kadar olmasa da sevebilirdin, az da olsa, bir anlık da olsa, gücün ne kadarına yetiyorsa mesela

6 Mart 2008 Perşembe

beni ağlarken güldüren güldürürken düşündüren dostuma


beni ağlarken güldüren güldürürken düşündüren dostuma

Sözlerin, kelimelerin, düşlerin, umutların tükendiği yerde duruyorum; "hasret" diyorum...

Yıpranmış defterinin sayfalarını karıştırırken, hayatının kokusu siniyor ellerime... Ürperiyorum..Sonra hayalinin gözlerine bakıyorum ve aynı kabusun birbirine sırtı dönük iki kahramanı olduğumuzu fark ediyorum... Meğer yalnızlığımızın içinde nekadar kalabalıkmışız.. Tıpkı kalabalıkların arasında yapayalnız olduğumuz gibi...

Olur olmaz yerlerde hayatımıza dair dipnotlar düşüyoruz elimize geçirdiğimiz küçük kağıtların üzerine.. bazen bir sigara paketine, bazen bir fişin arkasına.. Sen başka bir yerde ben başka bir yerde... Senin dip notların şiir oluyor, benimkiler garip bir günce... Bak işte seni de dip not düştüm yıpranmış bir kağıdın üzerine...geçen günler gelmiyecek belki ama daha güzellerini yaşayabiliriz sabredersek diye avunuyorum avunuyoruz DOSTLUĞUMUZU MESAFELERDE BİTİREMEYECEK BİTİRMEK İSTEYEN HERKES GİBİ MESAFELERDE BİRGÜN ÜMİDİNİ YİTİRECEK...

4 Mart 2008 Salı


YİNE BEKLERİZ